13 Kasım 2014 Perşembe

BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM

DOĞUM GÜNÜM




Bundan 44 yıl önce gece 01:00 civarı Neckarsulm/Almanya'da dünyaya gözlerini bu kadar güzel ve sevgi dolu bir ailede açmışım. İyi de yapmışım :) (Sanki herkes istediği ailede doğuyor da :)))

Neyse, şanslıyım ama. Bunu diyorum. Başka da bir şey demiyorum.

O günün şartlarında çalışan bir annenin 4. çocuğu olmak zor olmuş biraz. Ama ben çok da hissetmedim. Çünkü aramızda 15 yaş fark olan ablam, annem kadar sevgi ve ihtimam gösterdi bana. Sanki iki annem var gibiydi. İlk zamanlar ayırdedemiyordum sevgilerini. Sonra ablam evlenip kendi çocukları olunca ben de kendi annemin farkını anlayabildim. Tuhaf gelebilir size. Ama benim gerçeğim buydu. Ben de bu durumdan çok mutluydum. Hepsinin son derece yüce sevgi ve ilgileriyle büyüdüm. Diğer bazı ailelerde olan kardeş kıskançlıklarını hiç yaşamadım. Bana hep güvendiler, hep desteklediler. Ailemde sevgi, güven, dürüstlük, sadakat, şeffaflık ve adalet hakimdi. Tüm bu kavramların içini dolu dolu, yaşayarak öğrendim hayatı. Ama dışarıdaki hayat hiç bu kadar saf ve temiz değilmiş. Herkes gibi ben de yaşayarak deneyimledim. Kimi acı, kimi tatlı, kimi zaman şaşkınlıkla yada hayal kırıklığıyla. Ama temelimde var olan sevgiden aldığım güç sarsılsam da yıkılmamamı sağladı.

Bu güzel tablodan babamızı kaybettik. Yola onsuz devam ediyoruz. Çok zor onsuz yol almak. Ama hayat işte, istesen de istemesen de için kanaya kanaya, burnunun direği sızlaya sızlaya, kanadı kırık uçmaya devam ediyorsunuz. 


Onlara sahip olduğum için şükrediyorum.

Biraz nostalji;


    

             

         


  
Şimdi onlardan öğrendiğim tüm doğruları, bana yaşattıkları güzellikleri kendi çocuklarıma yaşatabilmenin çabası içerisindeyim. Dileğim, tüm çocukların bu kadar şanslı olabilmesi :))

Sevgiyle ve dostlukla kalın...

12 Kasım 2014 Çarşamba

PANİK

BLOGUMA KAVUŞTUM


Arkadaşlar; 

Birkaç gündür bir panik yaşadım. Anlatamam. Güzel şeyler yapayım, iletişim yollarını arttırayım derken, yanlış bir şey yaptım ve bu sebeple günlerdir sizinle hiç bir paylaşımda bulunamadım. 

Şöyle ki;

Canım Arkadaşım, tavsiyesini dikkate alarak blog açtığım, desteği ve önerileriyle blogumu bugünkü haline getirebildiğim Sertaç'çığımın "Filiz'ciğim bloguna iletişim formu koymalısın. Okuyucularınla iletişim yollarını arttır. Bu seninle direk iletişim kurmak isteyenlere alternatif bir yol olur" önerisi üzerine sayfama iletişim formu eklemenin yollarını aradım Google'da. Bununla ilgili birçok anlatım vardı. Bir tanesini seçip aynısını uyguladım. Başarılı bir şekilde iletişim formunu bloguma ekleyebildim. Ama kayıtlarıma girip, bir düzeltme yapmak istediğimde sayfamdaki yazıları kodlar halinde gördüm. Şablonlara girip yeni bir düzenleme yapmış olduğum için, yanlışlıkla bir yerleri bozduğumu düşünüp panikledim. 

Eyvah ben şimdi bunu nasıl düzelteceğim? Kodlardan bir şeyleri sildim. Bir şeyler kopyalayıp yapıştırdım. Şimdi ben nereyi, nasıl düzelteceğim? dedim. Ama nafile. Bu işlemi yapmak için yardım aldığım blogun yazarına mesajlar yazıp, yardım istedim. Google'da araştırdım. Ama hiçbir sonuca ulaşamadım. Çaresizce kafamda çözüm üretmeye çalıştım, ama hiçbir şey yapamadım. Kendi kendime de "Bunu birisi çözecek ve sorun o kadar basit bir şey olacak ki, "Bu muymuş deyip, sorunun çözüldüğüne sevinirken diğer taraftan da utanacağım galiba"  dedim. 

Aynen öyle oldu. Sorunun çözülmesini yine Sertaç'ım sağladı. Konuyu bilen arkadaşlarının yardımını aldı benim için. Sağolsun. Telefon açtı bana ve dedi ki "Filiz'im bir sorun yokmuş ki, sadece sen Kayıtlarda yayınlarına girdiğinde Oluştur yerine HTML'yi seçmişsin" :((




İnanamıyorum. Aslında ben bunu biliyorum. Ama nasıl düşünemedim? Karıştırırken görmüştüm, oraya basınca sayfanın kodlar haline dönüştüğünü. Ama ben korka korka tarif üzerine blogumun kodlarını silip, başka kodlar yapıştırdığım için, bunu yaparken de dualar edip "inşallah yanlış bir şey yapmam, bir şey yapayım derken başka bir şeyi telafisi olmayacak şekilde bozmam" korkusuyla yaptığım için, hemen yaptığım işlemle alakalandırıp, başka bir ihtimal düşünemedim. Durum, tamamen "korktuğum başıma geldi" koşullanması. 

Şunu bir kez daha anladım ki, kötü bir şey olduğunda, bekleyip sakince düşünmekte fayda var. Ayrıca bir sorunla karşılaştığımızda tek bir şeye saplanıp kalmamalı, her açıdan değerlendirip, farklı sebeplerinin olabileceğini de düşünmeliyiz. 

Desteğin için bir kez daha teşekkür ederim Sertaç'ım :)) 

Sevgiyle ve dostlukla kalın...  


10 Kasım 2014 Pazartesi

10 KASIM




Atam;

bizi Cumhuriyete götüren yolda yaptığın devrimleri sürdürmeseler de,
büyük zorluklarla kurduğun Cumhuriyetimizin simgelerini birer birer yok etmeye çalışsalar da, ben ve iki evladım senin açtığın yolda büyük bir kararlılıkla yürüyeceğimize ve emanetlerinin bekçisi olacağımıza söz veriyoruz. 

 Işığınla bizi aydınlatmana engel olamayacaklar. 

Rahat uyu...


8 Kasım 2014 Cumartesi

NEFİS BALLI SÜT DİLİMİ

BALLI SÜT DİLİMİ





Arkadaşlar şimdi size neffffiiiissss bir süt dilimi tarifi vereceğim :)

Var mısınız denemeye??

Haydi o zaman ne duruyorsunuz?

Malzemeler


                                             2 adet yumurta
                              *  1,5 türk kahvesi fincanı şeker
                              *  1,5 türk kahvesi fincanı süt
                              *  1 türk kahvesi fincanı zeytinyağı
                              * 1,5 yemek kaşığı kakao
                              * 1 su bardağı un
                              * 1/2 paket kabartma tozu

Kreması İçin 


                                  *  200 ml. krema
                               * 1 paket toz krem şanti
                               * 1 damla limon
                               * 1-2 yemek kaşığı süt
                               * 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı


                      Öncelikle krema malzemelerini mikserle yüksek devirde çırpalım. Koyu kıvama gelince soğuması için buzdolabına kaldıralım. Kek için yumurta ve şekeri krema kıvamına gelinceye kadar çırpalım. Sonra diğer malzemeleri de ekleyip, karışımı yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye dökelim. (Ben dikdörtgen borcam kullandım) 180 derecelik fırında 25 dakikada pişiriyorum. (fırınınıza göre süre değişebilir) Kürdan saplayıp anlayabilirsiniz. Kekin ortasının çok kabarmaması için ilk 7 dakikada fırının kapağını açıp kapayalım. Kekimiz soğuyunca kare kare dilimleyelim ve arasını kesip kremamızı sürelim. Mutlaka dolapta 2-3 saat dinlendirelim. Sonra göğsünüzü gere gere servis yapabilirsiniz. İsterseniz hazır kek kullanabilirsiniz. Fakat benim kekim pamuk gibi oluyor :))

Afiyet olsun :)

7 Kasım 2014 Cuma

ORMAN YÜRÜYÜŞÜ

YÜRÜYÜŞ NOTLARI


Yaz kış demeden yürüyüş yapmanızı tavsiye ediyorum arkadaşlar. "Neden?" demediğinize de adım kadar eminim. Çünkü günümüzde doktorlar, yaşam koçları, diyetisyenler, eş, dost, arkadaş herkes yürüyün diyor, başka bir şey demiyor. Her platformda yararlarından, sağlıklı oluşundan, kilo vermeye katkısından, en kolay yapılabilir spor olduğundan, parasız yapılabilirliğinden vs.vs... bahsediliyor.

Ben de bana katkılarından bahsedeceğim. Eminim anlatacaklarım, ilginizi çekecek şeyler olacak. Hayatımda ilk ve tek diyet denemem, artık metabolizmamın yavaşlamaya başladığını hissettiğim 42 yaşıma denk geldi. O zaman, uyguladığım diyeti desteklemek adına yaptığım yürüyüşün faydasını, kilo vererek gördüm.  

Ankara gibi büyük bir şehirde yaşayıp, ormana yakın oturuyor olmak da en büyük şansım tabii. Eeee ben de bu şansı en iyi şekilde değerlendirdim. Ormanda yürüyüş yapmanın ne muhteşem bir şey olduğunu deneyimledim. Ormanın her mevsimde farklı güzellikleri olduğunu gördüm. 

Her daim temiz bir hava, huzur, kuş sesleri eşliğinde yürüdüm. Bazen bir kaplumbağanın ağır yürüyüşüyle çıkan ot hışırtıları veya bir tavşanın sıçramasıyla uzaktan sana eşlik edişi. Bazen köpekler size eşlik eder. Herkes doğanın tadını birbirini rahatsız etmeden çıkarır ormanda. 

Toprakta yürümek, ayakkabılarınızı ayağınızdan çıkartmasanız bile , elektriğinizi bırakarak, topraklanarak geri dönmenizi sağlar. 

Her mevsim farklı şeyler görürsünüz, yaşarsınız. Doğanın uyanışını da, uykuya geçişini de an be an yaşayabilirsiniz. Bir çoğumuz şehir çocuğuyuz ve toprağı, doğayı tanımıyoruz. Belki de bu geç tanışmanın verdiği olağanüstü duyguyu yaşıyor olabilirim. 

Şu dönem de, mantarların mevsimi. Doğada 10 bin çeşit mantar var. Mikolog değilim tabii ki. Faydalarını, zararlarını anlatacak da değilim.  Ama mantar deyince aklınıza sadece bu mantarlar geldi değil mi?






Bu biraz da Mantarın en şirin haliyle dünyamıza girdiği, çocukluk yada ergenlik yıllarımızın eğlenceli çizgi filmi Şirinler'den kaynaklanıyor olsa gerek :)) 





Bunlar çok sevimli değil mi?
Ama bir de görür görmez zehirli olduğu anlaşılan, sevimsiz mantarlar var. Ormanda bu mevsimde hemen hemen her yerde onları görebilirsiniz. 
Çekici olmayan bu mantarlar sadece "mantar gibi bitti" deyimini hatırlatır cinsten. Üsttekiler gibi güzel değil ama bir doğa harikası. Paylaşmadan edemedim.


zehirli mantar


zehirli mantar


zehirli mantar



zehirli mantar



zehirli mantar


İncelemeden, sağından solundan bakmadan geçemiyorsunuz. Ve hayvanların hislerine hayran kalmadan edemiyorsunuz. Neye dokunulmaması gerektiğini biliyorlar.

Bu kadar mantar geyiği yeter dediğinizi duyuyorum. Kulaklarım çınladı :((

Yürüyüşün diğer güzel faydalarını devam edecek yazılarımda okuyabilirsiniz :))

Sevgiyle ve dostlukla kalın...

6 Kasım 2014 Perşembe

AŞURE TARİFİ

AŞURE


Muharrem Ayı deyince ilk aklımıza gelen Aşure yapmak olur.  

Aşure, paylaşmanın, dayanışmanın, birlikteliğin lezzetli ifadesi, bolluk ve bereketin simgesidir. Bu vesileyle ben de aşuremi yaptım. Birçok yerde olan tarifi bir de benim yaptığım şekliyle paylaşmak istedim. 


Malzemeler  

                         *  3 bardak Aşurelik Buğday
                          *  1/2 bardak Kuru fasulye
                          *  1/2 bardak Nohut
                          *  1/2 bardak kuru kara ve sarı üzüm
                          *  8-10 adet kuru kayısı
                          *  1/2 bardak yer fıstığı
                          *  1/2 bardak badem (çiğ)
                          *  1/2 bardak fındık
                          *  6-7 adet kuru incir
                          *  1 adet elma
                          *  3-3,5 bardak şeker
                          *  Tuz 





Süsleme İçin;

                                           *  Ceviz
                                           *  Nar
                                           *  Tarçın

Şimdi gelelim yapımına;

Nohut ve kuru fasulyeyi bir gece önceden yıkayıp sıcak suda birlikte bekletelim. Buğdayımızı da güzelce yıkayıp, sıcak suda bekletelim. Ertesi gün nohut ve fasulyeyi düdüklü tencerede üzerini 2-3 parmak geçecek kadar suyla 30-35 dakika kaynatalım. Buğdayı da yumuşayıncaya kadar pişirelim. Üzümleri ve kayısıyı ayıklayıp yıkadıktan sonra  1-2  parmak üzerini geçecek kadar su ile 10-15 dakika kaynatalım. Daha sonra büyükçe bir tencereye nohut, fasulye, buğdayı ve kuru meyveleri sularıyla birlikte aktaralım. Suyu yeterli değilse, kaynar su koyalım. (Soğuk su baklagilleri sertleştirir) Tabii aşurenin piştikten 1 saat sonra katılaştığını da hesap ederek suyu dikkatli koyalım. Altını orta hararetli ateşe getirelim.  Kaynayınca şekerini ilave edip (şekeri damak zevkinize göre ayarlayabilirsiniz) 10-15 dakika kaynatalım. Altını kapatıp, tavla zarı büyüklüğünde doğranmış incir ve elmalarla badem (kabukları soyulmuş)(bademin kabuklarını üzerine kaynar su dökerek, bir süre bekledikten sonra kolaylıkla soyabilirsiniz) ve fındıkları ilave edelim. Bir çimdik tuz katıp karıştıralım. Ben rengi beyaz olsun diye 1 bardak kadar süt ilave ettim. Siz de deneyebilirsiniz. 

En son tarçın, ceviz ve nar taneleri ile servis tabaklarına koyduktan sonra süsleyebilirsiniz :))


Afiyet olsun...


3 Kasım 2014 Pazartesi

İNSAN YAŞLILIKTA NE İSTER?

HASTALIKTA, SAĞLIKTA


3-4 gün önce rutin kontrollerim için hastaneye gittim. Ultrason tetkiki istendi. Sıranın bana gelmesini beklerken, bekleme salonunaki diğer hastaları gözlemlerken buldum kendimi. Yağmurlu bir gün olmasının etkisi olsa gerek, duygulu ve hassas bir anımdı sanırım. Çok etkilendim. Çok. 

Diğer hastaların tümü orta yaşın üstünde "çift"lerdi. 3 tane çift vardı. Hanımlarının yanında onlara destek olmak için, onlar için endişelendikleri gözlerinden okunan 3 yaşlı beyefendi. Kim bilir bu güne kadar neler yaşamış, neler neler deneyimlemişlerdi beraberce. Bugün olmuş aynı sevgiyle ve endişeyle eşlerinin yanında, bu güne kadar atlattıkları tüm sıkıntılar gibi bunu da hatırlayacakları bir anı olarak kalmasını ümit ederek merakla bekliyorlardı. Belki ilk ultrason deneyimlerini bebeklerinin merakıyla yaşamışlardı diyecektim, ama o yıllarda yoktu sanırım bebek ultrasonu. Yani hep bir "hastalık var mı yok mu" endişesi hakim olmuştu bekleyişlerinde belki de. Bugüne beraberce geldiklerine göre de demek ki hepsini kazasız belasız atlatmışlardı. 

Bunların hepsi varsayım tabii. Boş boş beklerken benim kafamda kurduğum senaryolar. Ama gerçek olan şu ki, güzel anlar biriktirmeli. Her anı, her saniyeyi dolu dolu yaşamalı. Sevgi ve saygı ekmeliyiz birlikteliklerimize. İyi anları da, kötü anları da, belirsizlikleri de birbirimizin omuzlarından destek alarak, gözlerimizden sevgiyi eksik etmeyerek geçirmeliyiz. Muhakkak ki tüm zorlukları hafifletecek desteklerdir bunlar. Umarım herkesin hayatındaki seçimleri, beni duygulandıran ve gözlerimin dolmasına neden olan bu tatlı çiftler gibi doğru olur. Hele hele içeriden hoşunuza gitmeyen bir haberle çıktıysanız... :(

Sizlerin de, yaşlılıkta muhakkak yaşanacak bu tarz hastane deneyimlerinizde;  endişeli ve sevgi dolu gözlerle bekleyen, içeriden çıktığınızda ceketinizi şefkat ve itinayla giydiren, siz içerideyken gözleri yerdeki karolara takılı dua ederek dakikaları geçiren,  çantanıza siz gelene kadar gözü gibi bakan, o günkü gibi yağmurlu bir havaysa şemsiyesini unutmamak için elinden bırakmayan hayat arkadaşınız olsun dilerim... :))