13 Kasım 2014 Perşembe

BUGÜN BENİM DOĞUM GÜNÜM

DOĞUM GÜNÜM




Bundan 44 yıl önce gece 01:00 civarı Neckarsulm/Almanya'da dünyaya gözlerini bu kadar güzel ve sevgi dolu bir ailede açmışım. İyi de yapmışım :) (Sanki herkes istediği ailede doğuyor da :)))

Neyse, şanslıyım ama. Bunu diyorum. Başka da bir şey demiyorum.

O günün şartlarında çalışan bir annenin 4. çocuğu olmak zor olmuş biraz. Ama ben çok da hissetmedim. Çünkü aramızda 15 yaş fark olan ablam, annem kadar sevgi ve ihtimam gösterdi bana. Sanki iki annem var gibiydi. İlk zamanlar ayırdedemiyordum sevgilerini. Sonra ablam evlenip kendi çocukları olunca ben de kendi annemin farkını anlayabildim. Tuhaf gelebilir size. Ama benim gerçeğim buydu. Ben de bu durumdan çok mutluydum. Hepsinin son derece yüce sevgi ve ilgileriyle büyüdüm. Diğer bazı ailelerde olan kardeş kıskançlıklarını hiç yaşamadım. Bana hep güvendiler, hep desteklediler. Ailemde sevgi, güven, dürüstlük, sadakat, şeffaflık ve adalet hakimdi. Tüm bu kavramların içini dolu dolu, yaşayarak öğrendim hayatı. Ama dışarıdaki hayat hiç bu kadar saf ve temiz değilmiş. Herkes gibi ben de yaşayarak deneyimledim. Kimi acı, kimi tatlı, kimi zaman şaşkınlıkla yada hayal kırıklığıyla. Ama temelimde var olan sevgiden aldığım güç sarsılsam da yıkılmamamı sağladı.

Bu güzel tablodan babamızı kaybettik. Yola onsuz devam ediyoruz. Çok zor onsuz yol almak. Ama hayat işte, istesen de istemesen de için kanaya kanaya, burnunun direği sızlaya sızlaya, kanadı kırık uçmaya devam ediyorsunuz. 


Onlara sahip olduğum için şükrediyorum.

Biraz nostalji;


    

             

         


  
Şimdi onlardan öğrendiğim tüm doğruları, bana yaşattıkları güzellikleri kendi çocuklarıma yaşatabilmenin çabası içerisindeyim. Dileğim, tüm çocukların bu kadar şanslı olabilmesi :))

Sevgiyle ve dostlukla kalın...

12 Kasım 2014 Çarşamba

PANİK

BLOGUMA KAVUŞTUM


Arkadaşlar; 

Birkaç gündür bir panik yaşadım. Anlatamam. Güzel şeyler yapayım, iletişim yollarını arttırayım derken, yanlış bir şey yaptım ve bu sebeple günlerdir sizinle hiç bir paylaşımda bulunamadım. 

Şöyle ki;

Canım Arkadaşım, tavsiyesini dikkate alarak blog açtığım, desteği ve önerileriyle blogumu bugünkü haline getirebildiğim Sertaç'çığımın "Filiz'ciğim bloguna iletişim formu koymalısın. Okuyucularınla iletişim yollarını arttır. Bu seninle direk iletişim kurmak isteyenlere alternatif bir yol olur" önerisi üzerine sayfama iletişim formu eklemenin yollarını aradım Google'da. Bununla ilgili birçok anlatım vardı. Bir tanesini seçip aynısını uyguladım. Başarılı bir şekilde iletişim formunu bloguma ekleyebildim. Ama kayıtlarıma girip, bir düzeltme yapmak istediğimde sayfamdaki yazıları kodlar halinde gördüm. Şablonlara girip yeni bir düzenleme yapmış olduğum için, yanlışlıkla bir yerleri bozduğumu düşünüp panikledim. 

Eyvah ben şimdi bunu nasıl düzelteceğim? Kodlardan bir şeyleri sildim. Bir şeyler kopyalayıp yapıştırdım. Şimdi ben nereyi, nasıl düzelteceğim? dedim. Ama nafile. Bu işlemi yapmak için yardım aldığım blogun yazarına mesajlar yazıp, yardım istedim. Google'da araştırdım. Ama hiçbir sonuca ulaşamadım. Çaresizce kafamda çözüm üretmeye çalıştım, ama hiçbir şey yapamadım. Kendi kendime de "Bunu birisi çözecek ve sorun o kadar basit bir şey olacak ki, "Bu muymuş deyip, sorunun çözüldüğüne sevinirken diğer taraftan da utanacağım galiba"  dedim. 

Aynen öyle oldu. Sorunun çözülmesini yine Sertaç'ım sağladı. Konuyu bilen arkadaşlarının yardımını aldı benim için. Sağolsun. Telefon açtı bana ve dedi ki "Filiz'im bir sorun yokmuş ki, sadece sen Kayıtlarda yayınlarına girdiğinde Oluştur yerine HTML'yi seçmişsin" :((




İnanamıyorum. Aslında ben bunu biliyorum. Ama nasıl düşünemedim? Karıştırırken görmüştüm, oraya basınca sayfanın kodlar haline dönüştüğünü. Ama ben korka korka tarif üzerine blogumun kodlarını silip, başka kodlar yapıştırdığım için, bunu yaparken de dualar edip "inşallah yanlış bir şey yapmam, bir şey yapayım derken başka bir şeyi telafisi olmayacak şekilde bozmam" korkusuyla yaptığım için, hemen yaptığım işlemle alakalandırıp, başka bir ihtimal düşünemedim. Durum, tamamen "korktuğum başıma geldi" koşullanması. 

Şunu bir kez daha anladım ki, kötü bir şey olduğunda, bekleyip sakince düşünmekte fayda var. Ayrıca bir sorunla karşılaştığımızda tek bir şeye saplanıp kalmamalı, her açıdan değerlendirip, farklı sebeplerinin olabileceğini de düşünmeliyiz. 

Desteğin için bir kez daha teşekkür ederim Sertaç'ım :)) 

Sevgiyle ve dostlukla kalın...  


10 Kasım 2014 Pazartesi

10 KASIM




Atam;

bizi Cumhuriyete götüren yolda yaptığın devrimleri sürdürmeseler de,
büyük zorluklarla kurduğun Cumhuriyetimizin simgelerini birer birer yok etmeye çalışsalar da, ben ve iki evladım senin açtığın yolda büyük bir kararlılıkla yürüyeceğimize ve emanetlerinin bekçisi olacağımıza söz veriyoruz. 

 Işığınla bizi aydınlatmana engel olamayacaklar. 

Rahat uyu...


8 Kasım 2014 Cumartesi

NEFİS BALLI SÜT DİLİMİ

BALLI SÜT DİLİMİ





Arkadaşlar şimdi size neffffiiiissss bir süt dilimi tarifi vereceğim :)

Var mısınız denemeye??

Haydi o zaman ne duruyorsunuz?

Malzemeler


                                             2 adet yumurta
                              *  1,5 türk kahvesi fincanı şeker
                              *  1,5 türk kahvesi fincanı süt
                              *  1 türk kahvesi fincanı zeytinyağı
                              * 1,5 yemek kaşığı kakao
                              * 1 su bardağı un
                              * 1/2 paket kabartma tozu

Kreması İçin 


                                  *  200 ml. krema
                               * 1 paket toz krem şanti
                               * 1 damla limon
                               * 1-2 yemek kaşığı süt
                               * 2 yemek kaşığı bal

Hazırlanışı


                      Öncelikle krema malzemelerini mikserle yüksek devirde çırpalım. Koyu kıvama gelince soğuması için buzdolabına kaldıralım. Kek için yumurta ve şekeri krema kıvamına gelinceye kadar çırpalım. Sonra diğer malzemeleri de ekleyip, karışımı yağlı kağıt serdiğimiz tepsiye dökelim. (Ben dikdörtgen borcam kullandım) 180 derecelik fırında 25 dakikada pişiriyorum. (fırınınıza göre süre değişebilir) Kürdan saplayıp anlayabilirsiniz. Kekin ortasının çok kabarmaması için ilk 7 dakikada fırının kapağını açıp kapayalım. Kekimiz soğuyunca kare kare dilimleyelim ve arasını kesip kremamızı sürelim. Mutlaka dolapta 2-3 saat dinlendirelim. Sonra göğsünüzü gere gere servis yapabilirsiniz. İsterseniz hazır kek kullanabilirsiniz. Fakat benim kekim pamuk gibi oluyor :))

Afiyet olsun :)

7 Kasım 2014 Cuma

ORMAN YÜRÜYÜŞÜ

YÜRÜYÜŞ NOTLARI


Yaz kış demeden yürüyüş yapmanızı tavsiye ediyorum arkadaşlar. "Neden?" demediğinize de adım kadar eminim. Çünkü günümüzde doktorlar, yaşam koçları, diyetisyenler, eş, dost, arkadaş herkes yürüyün diyor, başka bir şey demiyor. Her platformda yararlarından, sağlıklı oluşundan, kilo vermeye katkısından, en kolay yapılabilir spor olduğundan, parasız yapılabilirliğinden vs.vs... bahsediliyor.

Ben de bana katkılarından bahsedeceğim. Eminim anlatacaklarım, ilginizi çekecek şeyler olacak. Hayatımda ilk ve tek diyet denemem, artık metabolizmamın yavaşlamaya başladığını hissettiğim 42 yaşıma denk geldi. O zaman, uyguladığım diyeti desteklemek adına yaptığım yürüyüşün faydasını, kilo vererek gördüm.  

Ankara gibi büyük bir şehirde yaşayıp, ormana yakın oturuyor olmak da en büyük şansım tabii. Eeee ben de bu şansı en iyi şekilde değerlendirdim. Ormanda yürüyüş yapmanın ne muhteşem bir şey olduğunu deneyimledim. Ormanın her mevsimde farklı güzellikleri olduğunu gördüm. 

Her daim temiz bir hava, huzur, kuş sesleri eşliğinde yürüdüm. Bazen bir kaplumbağanın ağır yürüyüşüyle çıkan ot hışırtıları veya bir tavşanın sıçramasıyla uzaktan sana eşlik edişi. Bazen köpekler size eşlik eder. Herkes doğanın tadını birbirini rahatsız etmeden çıkarır ormanda. 

Toprakta yürümek, ayakkabılarınızı ayağınızdan çıkartmasanız bile , elektriğinizi bırakarak, topraklanarak geri dönmenizi sağlar. 

Her mevsim farklı şeyler görürsünüz, yaşarsınız. Doğanın uyanışını da, uykuya geçişini de an be an yaşayabilirsiniz. Bir çoğumuz şehir çocuğuyuz ve toprağı, doğayı tanımıyoruz. Belki de bu geç tanışmanın verdiği olağanüstü duyguyu yaşıyor olabilirim. 

Şu dönem de, mantarların mevsimi. Doğada 10 bin çeşit mantar var. Mikolog değilim tabii ki. Faydalarını, zararlarını anlatacak da değilim.  Ama mantar deyince aklınıza sadece bu mantarlar geldi değil mi?






Bu biraz da Mantarın en şirin haliyle dünyamıza girdiği, çocukluk yada ergenlik yıllarımızın eğlenceli çizgi filmi Şirinler'den kaynaklanıyor olsa gerek :)) 





Bunlar çok sevimli değil mi?
Ama bir de görür görmez zehirli olduğu anlaşılan, sevimsiz mantarlar var. Ormanda bu mevsimde hemen hemen her yerde onları görebilirsiniz. 
Çekici olmayan bu mantarlar sadece "mantar gibi bitti" deyimini hatırlatır cinsten. Üsttekiler gibi güzel değil ama bir doğa harikası. Paylaşmadan edemedim.


zehirli mantar


zehirli mantar


zehirli mantar



zehirli mantar



zehirli mantar


İncelemeden, sağından solundan bakmadan geçemiyorsunuz. Ve hayvanların hislerine hayran kalmadan edemiyorsunuz. Neye dokunulmaması gerektiğini biliyorlar.

Bu kadar mantar geyiği yeter dediğinizi duyuyorum. Kulaklarım çınladı :((

Yürüyüşün diğer güzel faydalarını devam edecek yazılarımda okuyabilirsiniz :))

Sevgiyle ve dostlukla kalın...

6 Kasım 2014 Perşembe

AŞURE TARİFİ

AŞURE


Muharrem Ayı deyince ilk aklımıza gelen Aşure yapmak olur.  

Aşure, paylaşmanın, dayanışmanın, birlikteliğin lezzetli ifadesi, bolluk ve bereketin simgesidir. Bu vesileyle ben de aşuremi yaptım. Birçok yerde olan tarifi bir de benim yaptığım şekliyle paylaşmak istedim. 


Malzemeler  

                         *  3 bardak Aşurelik Buğday
                          *  1/2 bardak Kuru fasulye
                          *  1/2 bardak Nohut
                          *  1/2 bardak kuru kara ve sarı üzüm
                          *  8-10 adet kuru kayısı
                          *  1/2 bardak yer fıstığı
                          *  1/2 bardak badem (çiğ)
                          *  1/2 bardak fındık
                          *  6-7 adet kuru incir
                          *  1 adet elma
                          *  3-3,5 bardak şeker
                          *  Tuz 





Süsleme İçin;

                                           *  Ceviz
                                           *  Nar
                                           *  Tarçın

Şimdi gelelim yapımına;

Nohut ve kuru fasulyeyi bir gece önceden yıkayıp sıcak suda birlikte bekletelim. Buğdayımızı da güzelce yıkayıp, sıcak suda bekletelim. Ertesi gün nohut ve fasulyeyi düdüklü tencerede üzerini 2-3 parmak geçecek kadar suyla 30-35 dakika kaynatalım. Buğdayı da yumuşayıncaya kadar pişirelim. Üzümleri ve kayısıyı ayıklayıp yıkadıktan sonra  1-2  parmak üzerini geçecek kadar su ile 10-15 dakika kaynatalım. Daha sonra büyükçe bir tencereye nohut, fasulye, buğdayı ve kuru meyveleri sularıyla birlikte aktaralım. Suyu yeterli değilse, kaynar su koyalım. (Soğuk su baklagilleri sertleştirir) Tabii aşurenin piştikten 1 saat sonra katılaştığını da hesap ederek suyu dikkatli koyalım. Altını orta hararetli ateşe getirelim.  Kaynayınca şekerini ilave edip (şekeri damak zevkinize göre ayarlayabilirsiniz) 10-15 dakika kaynatalım. Altını kapatıp, tavla zarı büyüklüğünde doğranmış incir ve elmalarla badem (kabukları soyulmuş)(bademin kabuklarını üzerine kaynar su dökerek, bir süre bekledikten sonra kolaylıkla soyabilirsiniz) ve fındıkları ilave edelim. Bir çimdik tuz katıp karıştıralım. Ben rengi beyaz olsun diye 1 bardak kadar süt ilave ettim. Siz de deneyebilirsiniz. 

En son tarçın, ceviz ve nar taneleri ile servis tabaklarına koyduktan sonra süsleyebilirsiniz :))


Afiyet olsun...


3 Kasım 2014 Pazartesi

İNSAN YAŞLILIKTA NE İSTER?

HASTALIKTA, SAĞLIKTA


3-4 gün önce rutin kontrollerim için hastaneye gittim. Ultrason tetkiki istendi. Sıranın bana gelmesini beklerken, bekleme salonunaki diğer hastaları gözlemlerken buldum kendimi. Yağmurlu bir gün olmasının etkisi olsa gerek, duygulu ve hassas bir anımdı sanırım. Çok etkilendim. Çok. 

Diğer hastaların tümü orta yaşın üstünde "çift"lerdi. 3 tane çift vardı. Hanımlarının yanında onlara destek olmak için, onlar için endişelendikleri gözlerinden okunan 3 yaşlı beyefendi. Kim bilir bu güne kadar neler yaşamış, neler neler deneyimlemişlerdi beraberce. Bugün olmuş aynı sevgiyle ve endişeyle eşlerinin yanında, bu güne kadar atlattıkları tüm sıkıntılar gibi bunu da hatırlayacakları bir anı olarak kalmasını ümit ederek merakla bekliyorlardı. Belki ilk ultrason deneyimlerini bebeklerinin merakıyla yaşamışlardı diyecektim, ama o yıllarda yoktu sanırım bebek ultrasonu. Yani hep bir "hastalık var mı yok mu" endişesi hakim olmuştu bekleyişlerinde belki de. Bugüne beraberce geldiklerine göre de demek ki hepsini kazasız belasız atlatmışlardı. 

Bunların hepsi varsayım tabii. Boş boş beklerken benim kafamda kurduğum senaryolar. Ama gerçek olan şu ki, güzel anlar biriktirmeli. Her anı, her saniyeyi dolu dolu yaşamalı. Sevgi ve saygı ekmeliyiz birlikteliklerimize. İyi anları da, kötü anları da, belirsizlikleri de birbirimizin omuzlarından destek alarak, gözlerimizden sevgiyi eksik etmeyerek geçirmeliyiz. Muhakkak ki tüm zorlukları hafifletecek desteklerdir bunlar. Umarım herkesin hayatındaki seçimleri, beni duygulandıran ve gözlerimin dolmasına neden olan bu tatlı çiftler gibi doğru olur. Hele hele içeriden hoşunuza gitmeyen bir haberle çıktıysanız... :(

Sizlerin de, yaşlılıkta muhakkak yaşanacak bu tarz hastane deneyimlerinizde;  endişeli ve sevgi dolu gözlerle bekleyen, içeriden çıktığınızda ceketinizi şefkat ve itinayla giydiren, siz içerideyken gözleri yerdeki karolara takılı dua ederek dakikaları geçiren,  çantanıza siz gelene kadar gözü gibi bakan, o günkü gibi yağmurlu bir havaysa şemsiyesini unutmamak için elinden bırakmayan hayat arkadaşınız olsun dilerim... :))

28 Ekim 2014 Salı

CUMHURİYET



Cumhuriyet Bayramımız kutlu ve mutlu olsun!!




Atam ilke ve devrimlerine bağlı, kurduğun Cumhuriyet yolunda sağlam ve dik duruyoruz...




ZAMAN

KİMİNE ÇOK KİMİNE AZ


Ne kadar çok şey yazmak istiyorum. Ayrıca da yazacak neler neler var.  Birkaç gündür bir türlü zaman yaratamıyorum diyordum. Etrafıma baktığımda zamanı çok ama yapacak şeyi olmayan insanlar görüp hayıflanıyordum. Benimse yapacak çok işim var ama zamanım yok. 

Ama ülke gündemi, zaman bulsan da, insanda  yazacak keyif bırakmıyor. Bir sürü canımız hayatını kaybederken ıvır zıvır gibi geliyor diğer tüm konular. 

Soma'dan sonra şimdi de Karaman'daki bir maden ocağında yaşanan  göçük. İhmaller zinciri, alınmayan önlemler... Yine 18 can. 18 ocağa ateş düştü. Daha ne kadar okuyup, yaşayacağız bu acıları?

Diyecek, yazacak söz bulamıyorum. Bir mucize olsun istiyorum. Madencilerimiz kurtulsun istiyorum. Bir daha böyle şeyler yaşanmasın istiyorum. Biliyorum çok şey istiyorum. 

Ama acılar tükensin, umut tükenmesin. Ne diyeyim, güzel günler görelim... Güzel paylaşımlar yapalım. Dileğim o...

Sevgiyle ve dostlukla... :((  

22 Ekim 2014 Çarşamba

SAĞLIK HİZMETİ

İYİLEŞMEK İSTERKEN HASTA OLMAYIN



Sevgili Sayfa Konuğum;

 bir çoğumuz sağlık hizmeti konusunda benzer sorunlar yaşayabiliyoruz. Ama bazen insanın sabrı gerçekten test ediliyor sanki. Böyle olunca da iyileşmek yerine tam tersi hasta oluyoruz. 

Bu konuda bir çok kötü deneyim yaşamışsınızdır. Biz de yaşadık. Maalesef de yaşamaya devam ediyoruz. 

Eşim 4-5 sene önce 1 sene aralıklarla kalp spazmı geçirdi. Sonunda da 2 tane nur topu gibi stent sahibi oldu. Bu kadar senedir de bir torba ilaç kullanması gerekiyor. E tabii bu kadar ilacın içimi zor gibi gelse de, onları yazdırıp almak daha da zor emin olun. 

Şöyle ki;

Eşim, evimize yakın, görünümü de 2-3 katlı butik bir hastane gibi olan bir kliniğe, nasıl olsa teşhisim konmuş, raporlarım var, tedavi protokolü belirlenmiş, sadece ilaç yazdıracağım, diyerek gitmekte bir sakınca görmedi. Ama aklımıza gelmeyen küçük detayların bizi bu kadar yoracağını da hiç düşünemedi. 

Kliniğin dışında ki ışıklı tabelada kocaman harflerle  "Muayene ve Reçete yazımlarında katkı ücreti alınmamaktadır" yazısını gördüğü için "Reçete yazdıracağım" dediğinde ücret istenince dışarıda gördüğü yazıdan bahsetmiş. Görevli de "Bir sorayım" deyip içeri gitmiş ve "Tamam beyefendi doktor bey sizi bekliyor" demiş. Bunun üzerine reçetesini yazdırıp reçete kodu ile eczaneye gitmiş. Eczanede "Doktorun onayı olmadığı için ilacı veremiyoruz" cevabını almış. İlaç kalp ilacı ve 1 gün dahi içmediğinde "hayati tehlikesi" olacak bir ilaç.   Günlerden cuma olduğu ve doktorun mesaisi bittiği için eczaneden ilacı borç olarak almış ve pazartesiden itibaren de onay almak için cebelleşmeye başlamış klinikle. 

İnanın klinik 1 hafta boyunca doktor yok, şimdi çıktı, tamam onaylattıralım, beş kişi çalışıyoruz benim haberim yok diyerek oyaladı oyaladı oyaladı... 10 günün sonunda eşim pes etti ve kalkıp kliniğe tekrar gitti. Doktora durumu izah edince, doktor şaşkınlıkla olayın kendisiyle alakası olmadığını kendisinin onayladığını fakat sonrasında muhasebenin aynı ekrana girip, "hasta muayene ücreti ödememiştir" ibaresini koyduğunu, bu durumda da kendisinin sayfaya girip onay veremediğini söylemiş. Defalarca özür dilemiş.  

Neye yarar 10 gün sinir harbi yaşadı. Aptal yerine konduğunu hissetti. Çocuk yaştaki birbirinden habersiz 5 çalışana yaşadığı durumu aynı cümlelerle defalarca anlattı. Bildikleri halde, "durum şudur" demek yerine oyalamalarına maruz kaldı. Sonunda düzeltilen reçetede bu sefer de ilaçlarından birine Plus yazılmadığı için 5 kutu yerine 1 kutu aldı. Artık bunun için sinirlenemedi bile.

Böyle yerlerin görünümü gösterişli olabilir, ama içerideki uygulama yanlışlığı insan hayatını riske sokabilecek düzeyde. Burada sağlık söz konusu. Fakat herkes aldığı paraya bakıyor. Madem insanları 12 TL için mağdur edeceksiniz, o zaman oraya o yazıyı neden yazıyorsunuz? Ya da hatırlatılınca neden "tamam almayalım" deyip, arkadan böyle bir dolap çeviriyorsunuz? 

Eczane sürekli ilaç aldığımız bir yer olmasa ve bizi tanımasalar ilacını alamayacak ve belki de burada ben bu yazının sonunu daha acıklı bitirmek zorunda kalacaktım.

Şunu demek istiyorum; 

Artık mahalle aralarında bile "hastane görünümlü" özel klinikler mantar gibi bitmeye başladı. Görünürde tam anlamıyla hizmet veriyor gibiler. Ama nerdeeee? Sadece göz boyuyorlar. Hasta çekebilmek için yalandan vaatler içeren reklam vermekten kaçınmıyorlar bile. Her tarafında pavyon gibi ışıklı tabelalarla vaatler vaatler..... Ama uygulamada fos. 

Sağlık bu şakaya gelir mi? Basit hatalarla bile insanlar hayatlarını kaybedebiliyor. Ki bu hatalar, verilen sağlık hizmeti sebebiyle değil, bürokratik, işin ticari boyutunun hastaya yansıtılması sebebiyle oluşan hatalar. 

Lütfen emin olmadığınız bir sağlık kuruluşundan; yakındır, yenidir, güzel vaatleri var diyerek aldanmayın. Eşim defalarca gidip geldi, telefon etti, sinirleri bozuldu, kendini kötü hissetti. Semeriyle seksene patladı. 

Bundan sonra güzel deneyimlerimi paylaşmak dileğiyle...

Sevgiyle ve dostlukla kalın :))


21 Ekim 2014 Salı

BAYRAM HÜZNÜ

BAYRAM, HÜZÜN, ORKİDE


Çok sevgili sayfa konuğum, 43 yaşımı bitirmek üzereyim. Ama bazı tepkilerim ve beklentilerim yaşlandığımı hissettiriyor. Ya da yaşlanma başladı galiba dedirtiyor.

Bayramlar, evet evet bayramlar böyle düşünmeme sebep oldu. Hepimizin ailesinde hala bebeğimiz olarak gördüğümüz, fiziksel olarak büyüseler de bizim nazarımızda büyümeyen yeğenlerimiz, kuzenlerimiz, yavrularımız var. Evlenmeleri gözümüzde biraz büyümelerini sağlayabiliyor galiba. O zamana kadar sorumluluklarını yerine getirmediklerinde  "küçüktür" deyip geçiyoruz.

Benim de canım kadar sevdiğim, doğdukları gün bugün gibi aklımda olan yeğenlerim var. Ve hiç de beklentim olmamıştır. Karşılıksız severim hepsini. 

Taaaa ki bu son bayrama kadar:((

Canım Volkanım geçtiğimiz yaz evlendi. "Yaaaani büyüdü" Artık bazı ihmallerini hoş göreceğim zamanı geride bıraktı. İstanbul'da yaşıyor. Her zaman "Arayıp sorma özürlüyüm, bu yönümü değiştirmeliyim" der. Ben de, "Olsun oğlum zamanla edinirsin. Ben arıyorum işte" der, kendi kendime de "farkında olduğuna göre hatasını düzeltir yakında" diye düşünürdüm. 

İşte bu bayram yine aramadı. Bir an kızdım. Sonra "Volkan işte değişmez"dedim. Sonra "geçen bayram da aramamıştı" dedim. Ve birden sinirlenip WhatsApp denen sosyal ağdan buna bir mesaj yazdım. Mesaj şu;"Uğruna canımı verecek kadar sevdiğim yeğenlerimin hayatında, sadece bayramlarda aranacak kadar bile yer edinemediğim için kendimi esefle kınıyorum" Ve gönderdim. Gönderdim ama aynı anda da pişman oldum. Biraz ağır olmuştu. Her ne kadar mesajımda "kendimi esefle kınıyorum" diyerek faturayı kendime kesmiş olsam da. Ağır olmuştu. Ya da, şöyle söyleyeyim; onlar alışık değil benim böyle çıkışlarıma. Hep gülümseyen, hoş gören, kızamayan bir teyze ya da hala gördüler. Bu yüzden ağır gelebilirdi. Ayrıca hepsini çok seviyorum. Kırmak istemem. Bunu başka bir şekilde ifade etseydim diye kendime kızıp durdum. Ama nafile ok yaydan çıkmıştı. Keşke silebilme imkanım olsa... Ama yok. Gitti artık.

Neyse merakla bekledim bakalım ne tepki verecek diye. Girip bakıyorum gördü mü, okudu mu diye. 3-4 gün on-line olmadı. Yani görmedi. Sonra bir gün baktım okunmuş mesaj. Şiiiimdi arar dedim. Elim böğrümde bekledim. Yok efendim aramıyor. "Eyvah çok kırıldı. Aptal Filiz çok ağır oldu. Ne gerek vardı? İyi mi oldu şimdi?" diye dövündüm durdum. Bir gün sonra yine sinirlendim, "Şuna bak severken iyiydi. Bak bir kızdım diye tavır yapıyor. Gönlümü alacağına bana trip atıyor. Kötü alıştırmışım demek ki, Arada bir hatalarını söyleyecektim. Aptallık etmişim vs." derken umudumu kestim. Bir hafta geçti. Ses yok. Ne diyeyim. İstediğim sadece sesini duymaktı. Çünkü bana göre insan özlediğinin sesini duymak ister. Ve o beni özlemiyor demek ki... Daha da çok üzüldüm.

Unuttum sonra hayat telaşından. Bir gün işteyim ve eşim aradı. "Sana bir çiçek geldi. Beklediğin birisi var mı?" dedi. "Hayır kim gönderecek?" dedim. "Bilmiyorum" dedi. "Ne demek canım kart yok mu üzerinde?" dedim. "Sana sormadan bakmak istemedim"dedi. "Aç lütfen kimmiş söyle bana"dedim. "Gizli bir hayranın yazıyor" dedi. "Dalga geçme benimle" dedim. "Fotoğrafını göndereyim gör" dedi. 

volkan özür bayram
     
bayram, hüzün, özür

Gönderdi... Gördüm... 

Siz de görün... 

Ağlayarak aradım. "Çok üzüldüğünü, kendine çok kızdığını, günlerce kendini nasıl affettireceğini düşündüğünü, aramaya cesaret edemediğini, beni çok sevdiğini, bir de kütük olduğunun tescillendiğini" söyledi. Ağlayarak başladık, gülerek bitirdik konuşmayı. Amacım bu değildi. Ama bu davranışı bence kütük olmadığının da tesciliydi:))

Seni seviyorum yavrum. Ve biliyorum böyle böyle "BÜYÜYECEKSİNİZ" 


ÖDÜLÜM OLDU

ARTIK GÜZEL BİR ÖDÜLÜM OLDU



Çok sevgili arkadaşım  http://serhira.blogspot.com.tr/ adlı blogun sahibesi Sertaçım beni gördüğünüz bu güzel ödülle taçlandırdı. Kendisine çoooook teşekkür ediyorum. Ben de daha çok ödül alabilmek için çok çalışacağıma söz veriyorum. 

Çünkü benim blogum daha bebek :)) 

 Çabalarımla ve katkılarınızla büyüyecek...

Dostlukla ve sevgiyle kalın!!!!


17 Ekim 2014 Cuma

ABAJUR TAMİRİ

ABAJURUNUZ MU KIRILDI?

Aman aman sakın atmayın!!!

Sevgili Arkadaşlar, bu yazıyı okumadan sakın sakın atmaya kalkışmayın abajurunuzu. 

Evet bugün sizinle kırılan eşyalarınızı yeniden kullanılır hale nasıl getirebiliriz? Buna iyi bir örnek vereceğim. Kızımın abajuru talihsizce kırıldı. Öyle bir kırıldı ki, parçaları biraraya getirilemeyecek şekilde. Ama atmak için yeterli bir sebep değil  bana göre "kırılması". Hemeeeen revize edip, yeni bir abajur almış havası yarattım kızımın odasında.  

Malzeme almaya gerek yok. Hemen hemen hepimizin evinde olabilecek malzemelerle şık bir abajura dönüştürebileceğimizi göreceksiniz aşağıda.

hobilerim kot etek



Önceeee malzemeleri verelim; 

kırık abajur hobilerim kot etek



Evet bu şirin abajur neydi? Ne oldu? Hangi aşamalardan geçerek bu hale geldi görelim...




kırılan abajür


Kırıldı :((


kırık abajur hobilerim kot etek

Önce gazete kağıdıyla içini doldurduk :))


kırık abajur hobilerim kot etek


Sonra süngerle yuvarlak bir hat almasını sağlamak için dolgu yaptık,



kırılan abajür


Üzerine kağıt bant yapıştırıp sabitledik,


kırık abajur hobilerim

kırık abajur hobilerim


Veeeeee oğlumun bacaklarının arası eridiği için artık giyemediği fakat geri kalan kısmı yepyeni olduğu için böyle bir durumda değerlendirebilmek üzere atmayıp sakladığım kot pantolonun paçasından bir etek yaptım. 

Beli lastikli bir etek gibi düşünelim. Burada şuna dikkatinizi çekmek istiyorum; lastik geçireceğimiz bel kısmını rahat kıvırıp dikebilmek için paçanın alt dikişini etek kısmına getirelim.  Kestiğimiz kısmı da üste getirelim. 

Elimde keçe vardı, üzerine bir dudak kesip sabitledim. Siz de hayal gücünüzü kullanın. Boncukla, renkli iplerle işleme, kumaş boyasıyla istediğiniz şekillerde boyama vs. yapıp süsleyebilirsiniz...

HAAAAYDİ BAKALIM KOLAY GELSİN :)))





13 Ekim 2014 Pazartesi

KOLYE YAPIMI

TAŞTAN KOLYE YAPALIM :))

        
                                   
taş kolye

                       



                           İnsanlar taşı sıkıp suyunu çıkarıyorlar. 

                  Benim gücüm ona yetmez, ama ben de dedim ki taşı boyayıp boynuma asayım. Hem tatil yaptığım yeri hatırlatır, hem de değişik bir obje olur. İnsan yeter ki istesin, taşla bile şık olabilir. İşte size güzel bir örnek ;))

Ege kokan, Ayvalık kokan, deniz kokan, tatil kokan, huzur kokan kolyemi sizinle paylaştım. Yapımı çok kolay. Malzemeler aşağıda;


deniz taş kolye

 Haydi kolay gelsin...

Yapın paylaşın. Bakalım ne orjinal fikirler çıkacak ortaya...

Söz benden de devamı gelecek   :)))


12 Ekim 2014 Pazar

KITAP ÖNERİM

HAFTANIN KİTABI


metin hara


Metin Hara, Ayşe Arman'ın röportajında  okuyup tanıdığım genç bir fizyoterapist. Tabii bu eğitimini aldığı ünvanı. Sayısız yeteneği olan bir dahi. "Yeni Çağın Dervişi" ise oynadığı bir filmden (Dinle Neyden-2009 Umut Veren Yeni Erkek Oyuncu Ödülü) dolayı verilen yeni ünvanı. Hayatındaki olumsuzlukları avantaja çeviren, kendini 12 yaşında keşfeden farklı bir kişilik. Babasının geçirdiği kaza onun meslek seçiminde önemli bir etken olmuş. Bu kitabı okuyun, hayata başka bir açıdan bakın. Nefesin hayatımızdaki değerini anlayın. Kendinizi yeniden keşfedin. Her şeyin sizde başlayıp sizde bittiğini deneyimleyin. Kendinize güvenin. Şifa sizde. Bütünün bir parçası olduğunuzu unutmayın. Dünyaya farklı bir pencereden bakmayı öğrenin ve öğretin. Bunun için bir üçlemenin ilki olan Aşkın İstilası Yol iyi bir başlangıç olacak. Da Vinci'nin Şifreleri gibi şifreler içeren enteresan bir yaklaşım... 

metin hara

Batı Tıbbıyla Doğu Tıbbını sentezleyen, tüm önerilerini bilimsel verilere dayandırarak anlatan bu kitap, son yıllarda kişisel gelişim adı altında yapılan, yaptırılan safsatalardan uzak "HAKİKAT"i bulmanızda size yardımcı olacak iyi bir tercih...

KİTAP ÖNERİM

GEÇEN AYIN KİTABI


paulo coelho



Utanarak söylemeliyim ki, Paolo Coelho ilk defa okudum. Ne kadar büyük bir eksiklik olduğunu okuduktan sonra çok iyi anladım. Belli bir yaştan sonra, hayatı ne kadar hayal edilir standartlarda yaşamış olsanız bile, rutinin kaçınılmaz olduğunu ve hem standardınızı korumak  hem de hayatınıza heyecan ve renk katmanın ikileminin sizi taşıdığı ruh hali herkesin zaman zaman deneyimlediği fakat bu kadar güzel anlatamadığı bir durumdur.


paulo coelho


ŞİDDETLE TAVSİYE EDERİM !...
:D

NEW BLOGGER

MERHABA



         Biraz geç kalmış olabilirim. Fakat güzel bir merhaba demek istedim. Canlı ve enerjik bir sayfa sizleri bekliyor. 
         
  •          Tüm Deneyimlerimi, 
  •                      Okuduğum Kitapları, 
  •          Keşfettiğim Yerleri, 
  • Çocuklarımla ve Ailemle Dialoglarımı, 
  •                       Ergenlik Çağı sorunlarının üstesinden nasıl geldiğimizi, 
  • Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu tedavi yöntemleri ve yaklaşımları,
  •           Çağın sorunu Anksiyete Bozukluğu, 
  • Ruhsal Sorunlarla İlaçsız Başetme Yolları, 
  •                       Nefes Terapisinin Önemi,
  • Türkiye'de Kadın Olmanın Zorlukları,
  •                       Eşlerin Uyumu,
  • Hayatın Rutini,
  •            Hobilerimiz,
  • Sinema Filmleri,
  •                     Yemekler, Tatlılar
  • Yaratıcı Fikirler,
  •              Kendinize Ayırmanız Gereken Zamanın Önemi,
  • Püf Noktaları,
  •                        Yürümenin Hayatımızdaki Önemi,
  • Serotonin, Adrenalin, Melatonin, Endorfin Hormonu 
  •                      Ve
  •               Daha adını bilmediğimiz HORMONLARIMIZ ve başımıza açtıkları

NELER          NELER            NELER.........

Heyecanla ve 44 yılın birikimiyle çok şeyler paylaşacağız.

Sevgiyle kalın...